- BAHAULLAH’IN DÜNYA BİRLİĞİ DÜŞÜNCESİ 2
Dinsel çatışmalar tarih boyunca sayısız savaşlara ve çarpışmalara neden olmuş, ilerlemeye büyük bir engel teşkil etmiş, her dinden veya dinsiz insanlar için gitgide menfur hale gelmiştir. Bütün dinlerin mensupları, bu çatışmanın ortaya çıkardığı temel sorunlara bakmaya ve açık seçik cevaplar aramaya razı olmalıdırlar.
Kadınların özgürlüğü, iki cins arasında tam eşitliğin sağlanması, barışın daha az kabul edilmekle beraber, en önemli ön şartlarından biridir. Ancak kadınlar insan girişiminin her alanında tam ortaklığa kabul edilirse, uluslararası barışın boy vereceği ahlâkî ve psikolojik ortam oluşabilir.
Tüm din ve ırklar birdir: “Hiç şüphesiz hangi milletten, hangi ırk veya dinden olursa olsun, tüm insanlık ilhamını bir İlahi Kaynaktan almaktadır ve tek Tanrı'nın kuludur.”
Bahaullah, yaşadığı sürece bu düşüncelerini krallara, sultanlara, padişahlara ve imparatorlara mektuplar yazarak belirtmiş ve özellikle aşağıdaki konuları dile getirmiştir.
Uluslararası bir mahkeme kurulması, dünya barışının sağlanması, uluslararası bir güvenlik gücünün kurulması, uluslararası bir yardımcı dilin seçilmesi, Dünya çapında eğitim öğretimin zorunlu hale getirilmesi, yoksulların ve mazlumların haklarının korunması, kadın hakları ve çocuk haklarına önem verilmesi, köleliğin yasaklanması, demokrasi ve insan haklarının dünya genelinde yaygınlaştırılması ve yerleştirilmesi.
Bahaullah 1892 Akka’da öldükten sonra Bahailiği büyük oğlu Abdülbaha, ondan sonra da onun torunu olan Şevki Efendi yürüttü. Şevki Efendiden sonra işleri Bahailarin en üst yönetim örgütü olan ve seçimle gelen 9 kişilik Yüce Adalet Evi yürütmektedir.
Görüldüğü gibi dünyanın birliği konusunda en olumlu ve en olası fikirler Bahailerden gelmektedir. Örneğin dünya birliğine olumsuz yaklaşanların en büyük savı, farklı dil, din, ırk, renk ve kültürde milyarlarca insanı bir araya getirip birlikte yaşatmak olanaksızdır demektedirler. Bahailer bunu şöyle yanıtlamaktadır.
Nasıl ki doğada birbirine bağımlı zorunlu bir düzen bir yasa varsa, insan yapısında da birbiriyle ilişkili düzen ve kanunlar vardır. İnsan vücudunu oluşturan organlar hiç birisi de yapısal ve fonksiyonel olarak birbirine benzemez. Mide, akciğer, kalp, böbrek biçimi, yerleşimi ve çalışması ayrı ayrıdır. Fakat bu ayrılık aralarında bir sorun veya savaşa yol açmaz, aksine bir bütün oluşturur. İşte insanlık alemi de ne denli değişiklik ve çeşitlilik içinde olsa da bir bütün oluşturabilir. Çünkü varlık birleşme, yokluk ayrılıktır. Bu doğa kanunudur. Dünya zaten kendisi bir çeşitlilik içinde birlik demektir.
Ayrıca dünya birliğini savunan düşünürlerin birlik için ortak bir dünya dini düşüncesi aslında birlik sağlamanın en zor hatta olanaksız koşuludur. Din en radikal kurum olup hiç kimse dinini kolay kolay terk etmez. Ama Bahailik, tüm dinleri ve tanrılarını kabul etmektedir. Yani Bahai birliğine herkes kendi dini, dili ve kültürüyle gelecektir. Ama akıl, bilim, çağdaş eğitim, barış, özgürlük, demokrasi, hoşgörü, kadın hakları gibi kavramlara sırt çevirmeyecektir. Bu yüzden Bahailiğin dünyanın birliğinin yol haritasına önemli bir katkı sağlayabileceğini düşünüyorum.