İLLUMİNATİ
Bavyera’da hukuk profesörü Yahudi bir Alman vatandaşı olan Adam Weishaupt tarafından 1776’da kurulan İlluminati örgütü yüzyıllarca komplo teorilerinin merkezinde kalmış ve üstüne çok sayıda roman veya araştırma kitabı yazılmıştır. Bu teorilere inanan pek çok yazar, çizer ve onların okuyucuları, İlluminati'nin tarihte büyük devrimlerden suikastlara kadar birçok olayın arkasında bulunduğunu, nihai amacı dünyayı ele geçirmek ve tek dünya devletini kurmak olduğunu ve bu amaçlar doğrultusunda çalışan gizli ve çok güçlü bir yapı olduğunu düşünmektedir.
Örgütün sembolü olan her şeyi gören göz, masonluk ve ABD dolarında da bulunmaktadır.
Sözlük anlamı aydınlanmış kişi veya aydınlanmışlar anlamına gelen İlluminati, dönemin Avrupa devletlerinin (monarşilerin) ve kilisenin insanlar üzerindeki baskılarını azaltmak amacıyla 1776’da kurulmuş olup ilk zamanlar örgütün üyeleri Adam Weishaupt’un öğrencilerinden ibaretti. Fakat zamanla monarşi ve kilise baskısına karşı olan aydınlar ve eski bir Mason olan Alman Kraliyet Ailesi'nden Baron Adolph von Knigge katılımıyla örgüt güçlenerek üye sayısı 2000’i geçti.
Bavyera Dükü Karl Theodor, bu grubun hem devlet hem de Kilise için bir tehdit olduğu inancıyla 1784'te daha önce kanunla kuruluşuna izin verilmemiş tüm toplulukları yasakladı ve ertesi yıl da İlluminati'yi açıkça yasaklayan ikinci bir karar çıkardı. İlluminati üyesi olduğundan şüphelenilen kişiler tutuklandı. Weishaupt görevinden alındı. 1785 tarihinden sonra da İlluminati düzeni ortadan kalktı.
Ancak bazı yazarlar ve komplo teorilerine fazla değer veren insanlara göre İlluminati 1785 sonrası yeraltına çekilerek ve masonlarla işbirliği yaparak gizli bir örgüt olarak varlığını halen sürdürmektedir. Örneğin “Gizli Örgütler ve Yıkıcı Akımlar” isimli kitabın yazarı olan Nesta Webster’e göre 18. yüzyılda Almanya’da ortaya çıkan ilk gizli siyasal örgüt olan Illuminati’nin kurucusu Adam Weishaupt, Doğu’nun gizli örgütlenme modelini çok iyi bilmekteydi ve Illuminati ile birlikte Avrupa’da ilk siyasal cinayetler, darbeler ve ihtilaller de başlamış oluyordu.
Örgüt, döneminin yani Aydınlanma Çağı’nın bir ürünüdür. Örgütlenme modeli olarak Masonluğu örnek alan Illuminati, kısa sürede büyüyerek dönemin önemli düşünürlerini bünyesine almaya başlamıştı. Tüm amaçları dünya işleri üzerinde denetimi sağlamak ve bir Yeni Dünya Düzeni kurmaktır. Bu düzenin de kaostan doğacağına inanılmaktadır.
Illuminati, ortaya çıktığı dönemin mutlakıyetçi rejimini düşünce yapıları nedeniyle tedirgin etmiş ve Almanya’da yasaklanmıştır. Bu yasaklama sonrası örgüt üyeleri İngiltere ve ABD’ye kaçarak oralarda faaliyetlerine ve gelişmeye kendilerine kapılarını açan mason locaları içerisinde devam etmişlerdir.
1782 yılında Farmasonlar ile bir tür evlilik gerçekleştiren Illuminati, onların içinde varlığını bugüne değin devam ettirmeyi başarmıştır. Illuminati, Farmasonları da denetimi altına aldıktan sonra Avrupa’daki tüm sosyal kurumları yıkma işine girişir. Arzuladıkları “Yeni Dünya Düzeni”nin gerçekleşebilmesi için monarşilerin yıkılması, tanrı inancının yok edilmesi, ulus devletlerin parçalanması, vatanseverliğin sonlandırılması ve sosyal düzenin alt-üst edilmesi gerekmektedir. Örgütün varlığını bugün de sürdürdüğüne olan inanç çok yüksektir.
Birçok araştırmacıya göre ABD Başkanları’nın birçoğu dahil dünyada önemli mevkileri işgal eden pek çok insan ya üye olarak veya başka yollarla bu örgüte hizmet etmektedirler. 1797 yılında Abbe Augustin, Illuminati hakkında detaylı bir kitap yazmış ve onları Tapınak Şövalyeleri ile irtibatlandırmıştı.
Bilahare 1798’de John Robinson da yazığı bir kitapta Illuminati’nin bütün dinleri ortadan kaldırıp yerine tek bir dünya dini ve bütün ulus devletleri ortadan kaldırıp yerine tek bir dünya devletini kurmaya çalıştığının yeterince belgeyle var olduğunu yazmıştı.
Birçok tarihçi, aslında bu cemiyetin faaliyet gösterdiği dönemlerde bile çok da fazla etkili olmadığını ileri sürmesine karşın İlluminati efsanesi neden varlığını sürdürüyor?
İllüminati’nin dağıtılmasının hemen ardından hakkında bir dizi komplo teorisi yayılmaya başladığı için efsaneleştiğini ileri sürenler vardır. Örneğin Fransız yayıncı ve Cizvit din adamı Abbé Augustin Barruel, 1797'de İlluminati Düzeni gibi gizli toplulukların Fransız Devrimi'ne öncülük ettiğini öne sürdü. Daha sonra bu cemiyeti kınayan kitaplar ve dini vaazlar ortaya çıktı. Yani dünya üzerinde hakimiyet kuran bir örgüt olarak İlluminati fikri, hiçbir zaman geçerliliğini yitirmedi ve bugün bile halen popüler kültürde kendini gösteriyor.
Anarşizm ve sivil itaatsizlik çağrısı yapan bir grubun destekçileri arasında olan yazar Robert Anton Wilson, Robert Shea ile birlikte kült haline gelen ve Dan Brown'ın Şeytanlar ve Melekler kitabı gibi yeni bir komplo kurgu türüne ilham veren "The Illuminatus! Trilogy" adlı bir kitap yayınladı. Wilson daha sonra Zamanla İlluminati ile Satanizm ve diğer bazı başka yapılanmalar arasında da ilişkiler kurulmaya çalışıldı.
Kurukafa ve kemikler cemiyeti: 1832 yılında William Huntington Russell ve Alphonso Taft tarafından Yale Üniversitesi'nde Society of Skull and Bones ismi ile kurulan, gizli yapısı ile üye profilinin yüksek seviyesi sebebiyle o yıllardan beri sayısız komplo teorisine karıştırılmış olan öğrenci topluluğudur. Üyeleri arasında iki ABD başkanı, Bush ailesinden baba ve oğul Bush, şu anki ABD Dışişleri bakanı John Kerry, dünyanın ilk milyarderlerinden olan Percy Rockefeller, ABD’nin en büyük medya patronlarından olan Henry Luce gibi isimler bulunuyor.
Dünya birliği ile pek ilgisi bulunmayan, daha ziyade ABD yönetimine eleman yetiştiren bu gizli gizemli mezhep veya cemiyeti buraya alma nedenim buradaki üyelerin genellikle mason locaları ve İlluminati ile ilgilerinden dolayıdır.