Rusya’ya yapılan yaptırımları gördük. Peki, bu yaptırımların amacı ne? Amaç Rus ekonomisini çökerterek Putin’e diz çöktürmek. Çünkü Putin güç kullanarak Ukrayna yönetimine diz çöktürmek istiyor. Sonra da Belarus’taki gibi kendine bağlı yeni bir yönetim oluşturmak istiyor. Buraya dek başarılı olursa bundan sonraki hedefi eski Sovyetler Birliğini yeniden yaratmak.

Bu gün savaşın 12. Günü, hangisi hangisine diz çöktürecek ileride göreceğiz. Ama Ukrayna yanıp yıkılacak. Aş için, iş için, refah için kullanabileceği parayı, uzun yıllar yakılıp yıkılanları yeniden yapmak için kullanacak. Milyonlarca mülteci verecek ve bundan sonra bir daha Rusya’ya dost gözüyle bakmayacak, Rusları düşman olarak görecek. Bu işin bir tarafı.

            Öte yandan Putin, Ukrayna’ya diz çöktürse bile kendisi de ekonomik anlamda çok büyük bir yıkıma uğrayacak, bozulan ekonomi halkı canından bezdirirse kendi halkı Putin’i değiştirmek isteyecek. Yani Ukrayna yönetimini götüreceğim derken kendi yönetimi de zemin kaybedecek. Yani her ikisi de çok büyük kayıplara uğrayarak, “Savaşın kazananı olmaz” tezi doğrulanacak. Elbette ki savaşın zararları onlarla sınırlı kalmayacak. Tüm dünya ekonomisi bundan zarar görecek, refah düşecek, mutsuzluk artacak. Fakirleşen dünyada paralar daha çok silahlanmaya gidecek. Geriye acı ve yoksulluk kalacak.

Fakat asıl acıyı en çok da evlatları bu savaşta ölenlerin anaları çekecek. Ukraynalı mülteci anaların acısı, Rusyalı analara göre ikiye katlanacak. Ve yine en büyük acıyı, mülteci durumuna düşen Ukraynalı kadınlar ve çocuklar çekecek. Savaşın yarattığı ve arkasından gelecek yoksulluğu ve yoksulluğa bağlı acıları ise birinci derecede Ukrayna halkı, arkasından Rusya halkları ve sonra da dünya halkları olmak üzere tüm insanlık çekecek. Acılar baki… Ama bu yaptırımlar ters teper mi?

Batının bu hesapları ters tepebilir mi? Çünkü savaşta hiçbir şey önceden hesaplandığı gibi olmuyor. Ekonomisi için tüm kapıların kapatıldığı Rusya için şu anda tek umut Çin. Çünkü döviz varlığının 60 milyar doları Çin’de bulunuyor. Ayrıca Rus Merkez bankası ile Çin Merkez Bankası arasında yeni bir Swap hattı da kurulabilir mi? Rusya’nın Çin ile böyle bir ilişki içine girmesi, yaptırımlar karşısında Rusya’yı bir süre daha ayakta tutabilir. Ama Çin’in açık pazarı haline gelir. Çin, Batılı şirketlerin bıraktığı Rus şirketlerini ucuza kapatarak Rus ekonomisinin Çin ekonomisi içinde erimesine neden olur. Çünkü Çin’in çok büyük bir döviz varlığı var ve isterse Rusya’nın bu zor durumundan faydalanarak üstüne çökebilir. 

Peki, bu ABD’nin amaçlarına uygun mu? ABD için asıl rakip Çin değil mi? Savaşanlar Rusya Ukrayna olsa da asıl savaş ABD ile Çin arasında değil mi? Yani şu anda yaratılan bu savaş durumunun amaçları arasında Çin’e bir tuzak da olabilir mi? Çünkü savaşanlar kim olursa olsun, asıl savaşın ABD-Çin savaşı olduğunu biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki Çin, dünyanın en büyük döviz rezervlerine sahip olsa da bu dövizlerin en büyük bölümü ABD’de bulunuyor. ABD Rusya Merkez Bankasına uyguladığı yaptırımı bu kez Çin için uygularsa dövizlerinin çok büyük bir bölümünü kullanamaz hale gelir. İşte bu yüzden binlerce yıllık devlet deneyimi olan Çin elbette ki bu tuzağı görmektedir. Hesaplarını buna göre yapacaktır. Eğer Çin elindeki mevcut stoklarla bunu başarabilirse ABD’nin hesapları ters tepmiş olacaktır.

 Yaptırımlarda ters tepmesi beklenen başka bir alan da yaptırımların cıvıtılması ve hedefinden saptırılarak ırkçılığa ve insan kakları ihlalleri haline dönüşmesidir. Örneğin Rus sporcuların uluslararası müsabakalardan dışlanması, Almanya’daki Rus bir orkestra şefinin işine son verilmesi, Milano’da bir üniversitede Dostoyevski dersinin iptal edilmesi gibi saçma kavramlar gündeme geliyor. Örneğin İtalya’da Dostoyevski’nin yasaklanmasının 1633 yılında Galile’nin mahkum edilmesinden ne farkı var? Galile ben istesem de istemesem de dünya dönüyor dediği için idama mahkum edilmişti. Burada da siz onu ders olarak okutsanız da okutmasanız da Dostoyevski var ve var olmaya devam edecek.

Suriye, işgal edilirken Avrupa’nın hiç aklına gelmeyen yaptırımlar bu savaşta hayvanlara kadar uzandı. Uluslararası Kediler Federasyonunun Rus kedilerine sertifika vermeme kararı, Rus filmlerinin bazı film festivallerinden dışlanması, Batılı demokrasilerin ne kadar kendine dönük ve dışarıya karşı ne denli anti-demokratik olduğunu göstermektedir.

 Sanatçıya, sporcuya öğrenciye uygulanan yaptırımlar insan hakları ihlalidir. Nefrete döner ve geri teper. Yaptırımların ağır baskısından bunalan halk, buna neden olan Putin’den soğuyacakken, insan haklarına tecavüz boyutundaki yaptırımlar batıdan nefrete ve Putin’e desteğe dönüşerek Rus halkını Putin’e kilitleyebilir.

Mülteciler Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü de bir kez daha ortaya çıkardı. İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi havarisi kesilen Avrupa’nın aslında bu kavramların ne denli uzağında olduğu, medeni yüzünün arkasında gizlediği vahşi ve bencil yüzü mülteciler arasında yaptığı ayrımla ortaya çıktı. Kimisi bunlar Iraklı Suriyeli değil sarı saçlı mavi gözlü, Avrupalı derken, Bulgaristan Başbakanı Kiril Petkov Ukraynalılar için bunlar Suriyeli, Iraklı değil. Burada alışık olduğumuz ve ne yapacağımızı bilmediğimiz geçmişi belirsiz insanların yer aldığı mülteci dalgası yok. Bunlar akıllı, bilgili, eğitimli insanlar, dedi. Yani acılara bile ülkesine ve insanına göre yaklaşılıyor.

 Görüyorsunuz her şey ortada. Savaşın kazananı yok. Kaybedeni ise canlı cansız tüm doğa, tüm insanlar ve insanlık. Ama dünya devletler sistemi savaş üretme sistemi olarak çalışıyor. Savaşı çıkarmak için şeytanın aklına gelmeyecek kurgular içine giriyor. Bu öyle bir denklem ki, A devleti B devletine silahsız bir savaş açıyor. Ama C devleti ile D devleti birbirine savaş ilan etmeden silahlı savaşa başlıyor. A ile B buradan kendilerine güç ve destek yaratmaya, hâkimiyet sağlamaya çalışıyor.

Sonuçta ormanın aslanı A devleti tüm isteklerini elde ederek dünyada her istediğini istediği gibi gerçekleştirirken bundan zarar gören diğer tüm devletler ve tüm insanlık da bu devletler cehenneminden başka bir çıkış yolu var mıdır diye araştırmak zahmetine katlanmadan cehennemi kader kabul edip oturuyor. Oysa dünya birleşip tek merkezden yönetilse başlangıçta belki bazı aksaklıklar olacaktır, ama 30-40 yıl sonra rayına oturacaktır. Yani savaşları bitirmek için dünya birleşmeli ve tek merkezden yönetilmelidir.