Bugün 6 Mart 2022 Rusya-Ukrayna Savaşının 10. Günü. Rusya, Ukrayna kentlerini bombaladıkça, Grozni ve Dresten geliyor aklıma. Neden ikisi birlikte aklıma geliyor? Çünkü vahşette devletler, rejimler ve yöneticiler fark etmiyor. Hepsi de birbirinin vahşetini, dehşetini, acımasızlığını daha ileri götürmeye çalışıyor ve daha da önemlisi başarı ve büyüklük sıralaması, yapmış oldukları bu kötülüklerin büyüklüğüne göre yapılıyor. Yani ABD ve İngiltere’nin 1945’te Dresten’de yaptığı katliamı Putin 2000 yılında Grozni’de gerçekleştirmişti.


Yeniden inşa edilen Grozni

İran üzerinden Türkmenistan’a giremeyince Orta Asya’ya, Kafkasya üzerinden ve Hazar’ın kuzeyinden dolaşarak gitmek zorunda kalmıştım. Kafkasları aşınca ilk durağım Osetya Özerk Cumhuriyetinin başkenti olan Vladikafkas’ta iki gün dolaştıktan sonra, üçüncü gün Çeçenistan Özerk Cumhuriyetinin başkenti Grozni’ye gitmiştim.

Grozni’de savaşın yaraları sarılmış, şehir yenilenerek, dünyanın en modern, en temiz, en bakımlı ve en güzel kenti haline gelmiş. Ama her yerde, ellerinde makineli tüfeklerle asker ve polis… Geçim derdi kadınlara yüklenmiş, hayatta kalan erkeklerse kin ve nefret yüklüydü. Doğrusu gördüklerim içimi kanatmış ve bu dünyanın dışında bir şehirdeymişim gibi şaşkına çevirmişti.

Duvarlarda Putin ile Kadirov’un el sıkışma resimleri

Grozni’de ne gördün derseniz, birincisi Putin, taş üstünde taş bırakmayacak biçimde yıkmış olduğu şehri,  en modern biçimde yeniden inşa etmişti. Şehir, her şeyiyle sıfırdan dün kurulmuş ve bugün hizmete açılmış gibiydi. Binalar, yollar sokaklar, meydanlar her şey inceden inceye hesaplanmış ve yerli yerine oturtulmuştu. Yollarda ceviz kadar bir taş, bir oyuk, kaldırımlarda toz bile yok. Yüzü maskeli beyaz giysili kadınlar sürekli temizlik yapıyor. Her taraf tertemiz, pırıl pırıldı.

Köprülerde, meydanlarda, yüksek binaların duvarlarında Putin ile Kadirov’un dostluk ve barış sembolü, el sıkışan devasa fotoğrafları vardı. Fakat ne var ki, Kadirov Çeçen halkını temsil etmiyor ve kukla bir diktatör. Aslında Putin, Ukrayna’da da bunu yapmak istedi. Ama Ukrayna yönetimini satın alamayınca, isteklerini savaş yoluyla kabul ettirmek istiyor.

Putin ile Kadirov’un samimi pozları

İkincisi, Bulvarında kısa aralıklarla öbek öbek polisler vardı ve hem de makineli tüfek taşıyorlardı. Anlaşılan duvarlarda Putin ile Kadirov’un el sıkışmaları, sokaklara barışı yansıtmıyordu. Sokaklarda orta yaş erkekler, polislerin yüzüne tükürürcesine kin ve nefretle bakıyordu.

Üçüncüsü, Grozni bir kadınlar şehriydi. İşçisi, esnafı, temizlikçisi hep kadınlardı. Çünkü savaştan önce 500 bin olan Grozni’nin nüfusu 350 bine düşmüş. Bunun 250 bini kadın, 100 bini erkek. Ruslar savaşta 150 bin erkek Çeçeni öldürmüş. Yani savaşı kadınlar çıkarmamıştı, ama savaşın tüm yükü kadınların üstüne yıkılmıştı. Onun için kadınlar dün ile ilgilenmiyor, yaşamı devam ettirmek için bugünü yaşıyor, her işe yetişmeye çalışıyordu.

Savaştan sonra doğan gençlik ise hiçbir şeyin farkında değil ve hiçbir şey umurunda değil, telefonu tableti elinde, kulaklığı takılı, müzik dinleyerek sokaklara yaşam solumaktaydı.

Sonuç olarak görünüşte savaş bitmiş, fırtına dinmiş, sarılmış yaraları depremin. Fakat fatura, kadınlara kesilmiş. Kocaları ölmüş, almış başını çekip gitmiş. Tonlarca yıkıntının altından kadınlar Çeçenya’ya yeniden hayat vermiş. Kadınlar o denli yalnız bırakılmış ve yaşamın tüm yükünü tek başlarına taşımak zorunda bırakılmışlar ki, her yerde kadınlar vardı. Bu yüzden Grozni dönüşü Nazran dolmuşunda tek erkek yolcu bendim.

O gün orada gördüklerim kafamda canlandıkça, “Tanrı Ukrayna kentlerini, Grozni’nin kaderinden korusun” diyorum, ama 21. Yüzyıl dünya canavarlarından Tanrının kendisini koruması bile zor görünüyor. Çünkü bu günün dünyasında, Tanrı tanımazlık da artık moda oldu. Savaş en büyük kötülük, ama insanlar savaşa tapıyor. Bugünün tanrısı maalesef güç, para ve savaş. Barış güçsüz, zayıf, pısırık… Barış herkese lazım, ama kimsenin dikkatini bile çekmiyor.

 

Kafkasya’daki Rusya’ya bağlı özerk cumhuriyetler.

 

Aslında Tanrı sıradan insanların aklına girse, dünyayı birleştirse, dünya tek merkezden yönetilse savaşlar kendiliğinden biter. Fakat maalesef, dünya devletler sistemi ve onların savaşları, genlerine işlemiş olan sıradan insanın, buna inanıp benimsemesi, atomu parçalamaktan daha zor.

Örneğin Facebook’a ne koysam yüzlerce beğeni ve onlarca yorum alırken dünya birleşsin, savaşlar bitsin, dünyaya barış, refah ve mutluluk egemen olsun diye bu sayfaya koyduğum yazıları insanlar görmezlikten geliyor. Hatta bırakın okumayı, beğenmekten bile korkuyor. Beğendiği görülürse herkes onu ayıplayacakmışçasına çekiniyor. Çünkü Şeytanın yenilmezliğine, kötülüğün bitebileceğine barış ve mutluluğa kimse inanmıyor. Ama inanıp da o yolda bir adım atmadan hiçbir şey gerçekleşemez. Dünya kötülüğünün içinde boğulur.