Ansan’ı temsilen katıldığım ANTALYA KENT KONSEYİ
EĞİTİM ÇALIŞMA GRUBUNUN 20. MİLLİ EĞİTİM SURASI’NDA
“OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARA DİNİ EĞİTİM VERİLMESİ” tavsiye kararına karşı görüşümüz.
20. MİLLİ EĞİTİM SURASI’NDA
“OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARA DİNİ EĞİTİM VERİLMESİ”
TAVSİYE KARARINA KARŞI GÖRÜŞÜMÜZ
1-3 Aralık 2021 günleri arasında yapılan 20. Milli Eğitim Şurası’nda, 128 “tavsiye niteliğinde” karar alınmıştır. Bunlardan 124 madde “ihtisas komisyonlarında görüşülerek", 4 madde doğrudan Genel Kurul’da önerilerek, Şura sonucunda kabul edilmiştir.
Ancak “komisyonlarda tartışılmayan” ve son gün Genel Kurul’da önerilip “oy çokluğu” ile benimsenen 2. Madde, bilimsel anlamda kabul edilemez nitelik ve içeriktedir: “Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır”. Bu öneri, yedi yıl önceki 19. Milli Eğitim Şurası’nda da gündeme gelmiş ve reddedilmişti.
“Okul öncesi çocuğun” fiziksel ve zihinsel gelişimi, hiçbir tartışmaya yer vermeyecek bilimsel bir gerçeklik olarak, soyut düşünmeye ve yasaklı–teşvikli dini değerler edinmeye uygun değildir. Çünkü çocuğun beyinsel ve kişilik gelişiminin temeli, “sorgulama – algılama – anlama” çabalarının bütünüdür. Çocuk sorar: Somut ve hayal ile beslenerek düşünsel gelişimini sağlar, zihinsel zenginliğini kazanır, akıl ile analiz eder.
Çocukların bütün bunları yapabilmesi için oyunlar, okumalar, müzik, görsellikler, sanatsal etkinlikler, motor gelişimi sağlayan çalışmalar yapılması gerekir. Çocuğa eğitim, belli kalıpların içine kapatmak için değil, “bağımsız birey” olarak kişiliğinin gelişmesi için verilmelidir. Okul öncesi eğitim bunun için yapılır ve böylece bu yaş grubundaki çocuklarımıza evrensel nitelikli “insani” değerler kazandırma yolu açılır.
Oysa “din ve onun değerler eğitimi” bambaşka bir alandır ve okul öncesi çocuğun bedensel ve düşünsel gelişimine ket vurur. Söz konusu din eğitimi o yaş grubu çocuğun benliğinde korku, beyninde anlamlandıramadığı sorular, ebeveynlerine karşı güvensizlik ya da içine kapanma yaratır. Çünkü din “sormayı-sorgulamayı” değil, “kabullenmeyi-itaati” gerektirir. O yaş grubu çocuğuna din eğitimi vermek, soru sormayan, analiz yapamayan beyinler çoğaltmak demektir. Ayrıca konuya ilişkin literatür, yaşanmış travma örnekleri ile doludur.
Eğer bu karar, belirlenen eğitim grubunda yaşama geçirilip uygulanırsa, sorgulama eksikliği olan, bilimsel düşünebilme gelişimi yetersiz, yaşadığı dünyanın gelişimini algılayamayan çocukların yetiştirilmesine yol açacaktır. Psikolojik sıkıntılar ve travmalar yaşayan çocuklarla ve nesillerle karşılaşılacaktır. Dolayısıyla, toplumsal gelişmenin ve ekonominin gerek duyduğu insan gücü yetersizliği oluşacaktır. Çağdaş ve gelişmiş insan profilinden uzaklaşılacak, en temel evrensel insani değerlerin kazandırılmasında güçlük çekilecektir. Bu da ülkemizin geleceğini karartmak olacaktır.
20. Şura’daki bu öneri, tüm kurumların ve yurttaşların uymakla yükümlü olduğu Anayasa’mızın amir hükmünün, Devletimizin temel niteliklerinden olan “laik hukuk” düzeninin ihlali demektir. Ayrıca “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne aykırıdır. Bütüncül olarak büyük bir sorundur.
Tüm bu nedenlerle, “okul öncesi eğitim” sürecindeki çocuklarımızın politik tercih ve beklentilere kurban edilemeyeceğini belirtiyor, söz konusu “tavsiye kararı”nı kabul etmiyor, yok hükmünde olmasını ve eğitimde uygulanmamasını talep ediyoruz.
Antalya Kent Konseyi
Eğitim Çalışma Grubu