Örneğin 2006 tarihli tarım kanununun, 21. Maddesinde “tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” diyor. Tarımsal destekler çeşitli ürünlere özel destekler olabileceği gibi, hayvancılık ve su ürünlerini, ayrıca mazot ve gübre gibi tarımsal girdilerin de değişen oranlarda destekleme kapsamına girdiğini belirtiyor. Peki, bütçeden tarıma bu destek veriliyor mu, derseniz ancak yarısı kadar bir destek sağlandığını görüyoruz.
Örneğin 2018 yılı bütçe kanunu tasarısı üzerine tbmm genel kurulunda konuşan chp genel başkanı kemal kılıçtaroğlu, tarım kanunu’nun 21. Maddesine göre çiftçilere milli gelirin %1’i oranında tarımsal destek verilmesi gerektiğini, ancak milli gelir 800 milyar dolar olduğu halde çiftçilerin 8 milyar dolarlık destek alamadığını iddia etti. Sekiz milyar doların karşılığı 26 milyar lira olması gereken tarımsal destek miktarı için bütçede 14,8 milyar lira ayrıldığını belirtti. Ki uygulamada bu ayrılan ödeneğin ne kadarının kullandırılacağı da ayrı bir sorudur.
Uzun yıllardır tarım ekonomisi ile ilgili yazılar yazan ali ekber yıldırım, tarım kanununun çıktığı 2006’dan beri, verilen tarımsal desteklerin gsyh’nin %0,5’ini geçmediğini ifade ediyor. Son üç yılın gsyh ve tarımsal destek rakamlarına bakıldığında bunun doğru bir ifade olduğunu görmek mümkün. Yani bütçeden destek bir yana, çiftçinin yasal olarak kullanması gereken destek kullandırılmıyor.
Peki, türkiye’de kredi yoluyla tarımı desteklemek amacıyla kurulan kurumlar, tarım kredilerine mi, yoksa ticari kredilere mi ağırlık veriyor. Maalesef ziraat bankası asli görevi ziraat olmasına karşın büyük oranda ticari kredi vermekte ve üstelik bunları tahsil edememektedir. Bunları tahsil edemedikçe çiftçiye saldırmaktadır.
2021 ocak ayında sübvansiyonlu tarımsal kredi faizini %9’a düşürdüğü halde, tekrar %17’ye çıkararak, çiftçiyi faiz batağına sürüklemiştir. Örneğin demirören holding’e doğan grubu’nun alımı için verdiği 750 milyon dolarlık krediyi tahsil etmediği gibi izlemeye alınan kredi miktarı da 29,5 milyar tl’ye ulaşmıştır. Patronların üstüne gidemeyen banka çiftçiye aslan kesilmekte elinde avcunda ne varsa haciz etmektedir.
Çiftçiyi borçlandıran tarım kredi kooperatifleri çiftçinin borcunu faiz ile üçe beşe katlayarak ödeyemeyeceği miktarlara çıkararak, traktörünü, tarlasını haczetmiş, olmadı hapse göndermiştir. Çiftçiye bu denli acımasız davranan tarım kredi kooperatifleri yönetenlere nasıl bir hizmet vermektedir, derseniz: genel müdür ve yardımcısının maaşlarına bir bakalım.
Akp eski bilecik milletvekili ve şu anda türkiye tarım kredi kooperatifleri genel müdürü olan fahrettin poyraz’ın maaş aldığı yerleri, (on bir yerden maaş alıyor) chp kayseri milletvekili çetin arık şu şekilde sıralamış.
1-tarım kredi kooperatifleri merkez birliği genel müdürü
2- gübretaş yönetim kurulu başkanı
3-tarım kredi eğitim, kültür ve sağlık vakfı (tareksav) yönetim kurulu başkanı
4- tarım kredi holding yönetim kurulu başkanı
5- bereket tekaful yönetim kurulu başkanı
6- bereket emeklilik yönetim kurulu başkanı
7- bereket sigorta yönetim kurulu başkanı
8- gübretaş maden a.ş. yönetim kurulu başkanı
9-tarım kredi sera a.ş. yönetim kurulu başkanı
10-tarım kredi ve kooperatifleri ve birlikleri sosyal yardım vakfı yönetim kurulu başkanı
11- akp eski milletvekili olarak emeklilik maaşı alıyor.
genel müdür fahrettin poyraz’ın yardımcısı bilecik akp eski gençlik kolları başkanı davut arpa ise aşağıdaki beş kurumdan maaş alıyor.
1-tarım kredi kooperatifleri merkez birliği genel müdür yardımcısı
2- tarım kredi eğitim, kültür ve sağlık vakfı (tareksav) yönetim kurulu üyesi
3- tarım kredi holding yönetim kurulu üyesi
4- tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri sosyal yardım vakfı yönetim kurulu üyesi
5- tarım kredi birlik yönetim kurulu başkanı.
Tarım kredi kooperatifleri denince vatandaşın aklına faizlerle ödenmeyecek boyutlara gelmiş 5000 lira borcu için traktörü, tarlası, samanlığı haciz edilen, ağlayan, ağıtlar yakan çiftçiler aklımıza geliyor. Oysa tarım kredinin yönetenlere bir çiftlik, bir arpalık olduğunu görüyoruz. Ülkenin işçisi, çiftçisi çobanı, yani üretici kesimleri açlık sınırının altında can çekişirken, yüzlerce, binlerce yönetici değişik yerlerden üç- beş maaş alıyor. Tarım için, işçi için, çiftçi için kurulan kurumlar bunlardan başka herkes için ballı börek olmuş.
Yani tarım bakanı çiftçi zarar etmiyor mutlu derken, tüm diğer nedenler bir tarafa sadece girdilerdeki artışı görse böyle söyleyemez. Akaryakıta iki ayda 12 kez zam gelmiş. Gübredeki yıllık artışlarsa %100’ü aşmıştır. Örneğin tonu 1800 lira olan üre gübresi 4100 liraya, 960 lira olan amonyum sülfat 2400 liraya, dap gübresi 2250 liradan 5600 liraya çıkmıştır. Çünkü tohumdan ilaca, gübreden yakıta her şey ithal ve dolara bağlıdır. Ve dolar üç ay önce 13.09.2021 tarihinde 8,5 lira düzeyindeyken 20.12.2021 tarihinde 18 lirayı görmüştür. Tüm girdilerde üç beş senede olmayan artışlar iki üç ay içinde gerçekleşirken tarım bakanının çiftçi zarar etmiyor ve mutlu demesi, cumhurbaşkanının hayat pahalılığını stokçuluğa bağlaması ne kadar doğru ve inandırıcı olabilir? Yani demem o ki, çiftçinin hali, tarım bakanı pakdemirli’nin dediği gibi değildir. Şimdi bunları biraz açmak gerekirse, önce desteklemeden başlamak istiyorum.
*bırakın devletin tarıma desteğini yasal olarak vermesi gerekenin bile ancak ancak yarısı kadar verilmektedir.
* türkiye’de tarımı desteklemek amacıyla kurulan kurumlar, ziraat bankasının önceliği ticari krediler olmuş ve ödenmeyen ticari kredilerin yükü faiz olarak çiftçiye yüklenmektedir.
* tarım kredi kooperatifleri denince borçları faizlerle ödenmeyecek boyutlara gelmiş 5000 lira borcu için traktörü, tarlası, samanlığı haciz edilen, ağlayan, ağıtlar yakan çiftçiler aklımıza geliyor.
*tarımsal amaçlarla çiftçiler için kurulan tarım kredinin yönetenlere bir çiftlik, bir arpalık olduğunu görüyoruz. Ülkenin işçisi, çiftçisi çobanı, yani üretici kesimleri açlık sınırının altında can çekişirken, yüzlerce, binlerce yönetici değişik yerlerden üç- beş maaş alıyor.