Akp döneminde yerli üretimden vazgeçilerek, ithal tüketime geçilmiştir. Yerli üreticinin desteklenmesi yerine yabancı ülke üreticileri desteklenmiştir. Bu uygulama tarım ve hayvancılık başta her alanda türkiye tarım ve hayvancılığını bitme noktasına getirmiştir. Türkiye cumhuriyetinin 70 yıl boyunca kuruş kuruş arttırarak kurduğu, ülkenin ürünlerini işleyerek üretim yapan fabrikaları, özelleştirme adı altında 70 milyar dolara yandaş ve yabancılara satılarak, yaklaşık 60 milyar doları avm’lere yatırılarak, ihracat yerine ithalat, üretim yerine tüketim ekonomisi tercih edilmiştir.
Türkiye’de illere göre avm sayısını gösteren harita
çiftçi ve hayvancılık yapan vatandaşlar, artan tarım girdileri ve ithalat karşısında desteklenmediği gibi, yasaklar, sınırlandırmalar ve düşük destekleme fiyatlarıyla cezalandırılırken faiz bataklığında boğulmaya terk edilmiştir. Bu yıl tarım bakanlığı çiftçiden buğdayın tonunu 2250 liradan almış, ama ithal ettiği buğdayın tonuna 4500 lira ödemiştir. Tam iki katı. Oysa yabancı ülke çiftçisine verdiği desteğin beşte biri kadar türk çiftçisine destek verse, yerli üretim tüm ihtiyacı karşılayabilirdi diye düşünüyorum.
Her ne kadar bakan çiftçi hiçbir üründe zarar etmemiştir. Halinden memnun ve mutludur dese de, televizyon ekranları ağlayan çiftçilerle doludur. Bakan yandaş kanalların dışına çıkıp da bir bakarsa, traktörü haciz edilen, traktörünü hacizden kurtarmak için saklamaya çalışan, satılamadığı için ürünü tarlada kalan, tam verime oturmuş limon bahçesindeki ağaçlarını kepçe ile söktüren, hamile ineklerini kesime gönderen çiftçilerin feryadını duyacaktır.
Ayrıca belli bölgelerde belli çiftçi gruplarının üretimde uzmanlaştığı ve katma değeri yüksek ürünler şu veya bu gerekçeyle yasaklanmakta veya sınırlandırılarak izne bağlanmaktadır. Fakat bu yapılırken çiftçi ne yapacak nasıl geçinecek diye bir şey devletin hiç aklına gelmemektedir.
Bu duruma birkaç örnek vermek gerekirse, patates üretimine 25 ilde yasak geldi, şeker pancarı ve tütün üretimine sınırlama getirildi, haşhaşın sütünden, ketenin tohumlarından, kenevirin yapraklarından uyuşturucu yapıldığı gerekçesiyle üretimi devlet tarafından belirli bölgeler dahilinde kısıtlanarak belirli izinlere bağlanmıştır. Ülkemiz dünyanın en önemli tütün ihracatçılarından birisi iken, bu yasak ve kısıtlamalar sonucu tütün ithalatı, tütün üretimimizi geçmiştir.
Gelecekte dünyanın en stratejik maddeleri gıda ve su olarak kabul edilmektedir ve nihayet pandemi sonrası 2021 yılında bu durum açıkça ortaya çıkmıştır. Peki ülkelerin ve dünyanın gıda ve su güvenliği bu biçimde mi sağlanacaktır? Gıda ve su konusunu ileride tekrar ele alacağım için burada ayrıntıya girmeyeceğim.
Yani tarım bakanı çiftçi zarar etmiyor mutlu derken, tüm diğer nedenler bir tarafa sadece girdilerdeki artışı görse böyle söyleyemez. Akaryakıta iki ayda 12 kez zam gelmiş. Gübredeki yıllık artışlarsa %100’ü aşmıştır. Örneğin tonu 1800 lira olan üre gübresi 4100 liraya, 960 lira olan amonyum sülfat 2400 liraya, dap gübresi 2250 liradan 5600 liraya çıkmıştır. Çünkü tohumdan ilaca, gübreden yakıta her şey ithal ve dolara bağlıdır. Ve dolar üç ay önce 13.09.2021 tarihinde 8,5 lira düzeyindeyken 13.12.2021 tarihinde 14 lirayı görmüştür. Tüm girdilerde üç beş senede olmayan artışlar iki üç ay içinde gerçekleşirken tarım bakanının çiftçi zarar etmiyor ve mutlu demesi, cumhurbaşkanının hayat pahalılığını stokçuluğa bağlaması ne kadar doğru ve inandırıcı olabilir? Yani demem o ki, çiftçinin hali, tarım bakanı pakdemirli’nin dediği gibi değildir. Şimdi bunları biraz açmak gerekirse, önce desteklemeden başlamak istiyorum.
*akp döneminde yerli üretimden vazgeçilerek, ithal tüketime geçilmiştir.
*yerli üreticinin desteklenmesi yerine yabancı ülke üreticileri desteklenmiştir. Bu uygulama sonunda her alanda türkiye tarım ve hayvancılığını bitme noktasına getirmiştir.
*türkiye cumhuriyetinin 70 yıl boyunca kuruş kuruş arttırarak kurduğu, ülkenin ürünlerini işleyerek üretim yapan fabrikaları, özelleştirme adı altında satılmıştır.
*70 yıllık birik 70 milyar dolara yandaş ve yabancılara haraç mezat satılarak, yaklaşık 60 milyar doları avm’lere yatırılmıştır.
*böylece ihracat yerine ithalat, üretim yerine tüketim ekonomisi tercih edilmiştir.