Sosyal medyada thk ile ilgili önyargılı davrandığını ileri sürülen tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli “thk ile problemimiz yok, olmaz da. Elindeki uçakla ilgili problem, uçabilecek kapasitede değil, uçsa da performans verecek kapasitede değil. Biz son teknoloji diyoruz hâlâ antikacı dükkanı gibi 60'lardan kalan uçakları kullanalım deniyor. Orman teşkilatı istemediği için iki senedir bunları kullanmıyoruz, iki senedir daha verimli uçaklar kullandık.”

Bakanın bu söylediklerinin asılsız olduğu sosyal medyada anında ortaya konuldu. Uçamaz, uçsa da performans vermez, 1960’lardan kalma antika uçaklar dediği thk uçakları avrupa’nın hala kullandığı uçaklar olup bu cl-215 amfibik uçakların özellikleri şöyle sıralanmış.  

Denize de inebilen cl-215 modeli amfibik uçak, 4,9 ton su taşıma kapasitesi ve güçlü motoruyla alçak irtifada yüksek manevra kabiliyetiyle orman yangınlarında etkin söndürme sağlıyor. 

Dört ayrı su tankı ve boşaltma kapağı sayesinde bir "sorti"de değişik yerleri hedefleyebilen cl-215, su üzerine indikten sonra 12 saniyede tanklarını doldurup havalanabiliyor. 

Su doldurmak için yalnızca 1,3 kilometrelik bir mesafenin yeterli olduğu uçak, bir saatte ortalama (yangınla su kaynağı arasına 11 kilometre olması durumunda) 54 ton suyu yangına boşaltabiliyor. 

Geniş kanat açıklığı ve özel aerodinamik yapısıyla yüklüyken kolaylıkla kontrol edilebilen cl-215, yangın ihbarı alındıktan sonra (motorlar soğuk ve kapalıyken) altı dakikada havalanabiliyor. 

Dört saat havada kalabilen cl-215, 20 dakikalık yakıt ve diğer bakım hizmetlerinden sonra tekrar göreve dönebiliyor. Alevin ve yangının durumuna göre 10 -15 metreye kadar alçalabiliyoruz. 

Cl-215... Abd, kanada, portekiz, ispanya, yunanistan, fransa, italya bu uçaklarla yangınlara müdahale ediyor.. Uzman pilotlar şöyle diyor. “bu uçakların gövdesi kanatları ile birlikte tek parça... Yani eskimeleri söz konusu değil, ihtiyaç yalnızca teknik bakım... 4 adet cl-215 uçağımıza bugün bakılsa yarın uçarız” diyorlar...

“yangın söndürmek gibi bu ülkenin doğasını, ağacını, kuşunu, doğal yaşamını... Milli servetini korumak ve kollamak işini “piyasalaştırırsanız”, devletin elinden alırsanız, elin adamının size yapacağı hizmet budur! Nihayet kaş, dalaman, tarsus, genç ve marmaris’te yanan ormanların ardından uçakların rusya’dan dün getirildiği açıklandı.”

İşin uzmanları: “bu uçaklar toroslar’da uçamaz. Yangına yeterince alçalamaz, manevra kabiliyetleri thk uçakları gibi değil. Ayrıca bu uçakların avrupa’da uçuş sertifikası yok.” Diye uyarmalarına karşın uçaklar kiralandı. Ama anlaşmaya göre haziranda teslim edilmesi gerekirken temmuzda yangınlar başladığı zaman daha gelmemişti. Sürekli arıza yapan bu uçaklar geldikten 20 gün sonra da birisi dağa çakılarak üçü türk, beşi rus 8 kişinin ölümüne neden oldu. En önemlisi aynı anda yüzden fazla yangınınız varken üç uçakla hangisine yetişeceksiniz? Bu yüzden yanan her ağaçtan, her kaplumbağadan, her kuştan ve diğer her canlıdan tarım orman bakanının sorumlu olduğu, varsa vicdanı azap duyması gerektiği ileri sürülmektedir. 

“itibardan tasarruf olmaz” diyerek saraylara milyarlar akıtan, dünyanın en lüks makam arabalarına binen, makama özel uçak filoları kuran akp zihniyeti, ormanların, içinde var olan yaşamla birlikte kül olması karşısında önlem almadığı gibi, yangının başlangıcında yayılmasına seyirci kalıyor. Oysa bana göre bir devletin, bir milletin ve onu yönetenlerin itibarı kendi kişisel çıkarlarını korumasına, bindiği taşıta ve yaşadığı saraya göre değil, halkını, doğasını ve ülkesinin çıkarlarını koruyabilmesine bakılarak değerlendirilir.

Dört milyon dediğin en çok 20-30 milyon lira eder ki, altı ayda harcanan bir milyar 348 milyon lira örtülü ödeneğin yanında yüzde bir etmez. Cumhurbaşkanının 13 uçağından bir tanesi satılsa onlarca yangın söndürme uçağı alınır. Halktan bağış istense ve vatandaş yardımın yerine harcanacağına inansa,  anında onlarca uçak parası toplanır. Yani ileri sürülen bahaneler inandırıcı olmayıp amacın thk’nu batırmak ve bitirmek olduğu açıkça görülmekte ve yine yanan ormanlar siyasi iktidarların umurunda olmamaktadır. Ama thk’nun eksikliği her zaman hissedilmektedir.

Nitekim orman genel müdürlüğü’nün 2019 yılına dek çalıştığı türk hava kurumu’nun (thk) devreden çıkarılmasıyla yangınların tahrip gücünün arttığı görülüyor. Örneğin thk’nın en son görev yaptığı 2018 yılında 5,3 bin hektar orman yanarken 2019’da 11,3 bin hektar, 2020’de ise 20,9 bin hektar ormanlık alan zarar görmüştür. Yani her yıl ikiye katlanmış, bu yıl ise neredeyse on kata yaklaşmıştır.

Thk’nun kendi uçaklarıyla ihaleye katılması devre dışı bırakıldıktan sonra, ihale en yüksek teklif veren thk, cmc ortaklığına verildi. Burada thk ortaklığı göstermelik olup ihale cmc firmasına verildi. Çünkü thk gökçen havacılık iktisadi işletmesi’nin sadece işletme ruhsatı ve uçakların bakımına destek olup küçük bir komisyon aldığı ama asıl gelirin cmc savunma tarafından tahsil edildiği belirtiliyor.

Firmanın getireceği 3 uçağa, günlük 442 bin liradan 1 haziran-31 ekim arasındaki 153 gün için toplam 203 milyon tl ödeme yapılacak. Ayrıca thk devre dışı bırakılarak, dünyanın en deneyimli en iyi pilotları da devre dışı kalmıştır.

Thk’nin eski başkanı emekli korgeneral erdoğan karakuş: “dağlık arazilerde çıkan yangınlarda küçük uçak kullanılır, büyük uçak kullanılmaz. Yangın söndürebilecekken ‘ormanların yanlış politikalara kurban edilmesi karşısında çok üzgünüm. Bu duruma tahammül dahi edemiyorum. Ben thk’nın başkanıyken bir yılda hatırladığım kadarıyla 176 yerde yangın çıktı. Hepsini söndürdüğümüz için orman yangınları gündem bile olmadı” dedi.

*sonuç olarak ormanların yangınlarda yanması için bile bile yetersiz önlemlerde ısrar edilmiş ve adeta korunmasından çok yanması için çaba harcanmıştır.

*cumhuriyet ve atatürk karşıtlığıyla, türkiye her gün biraz daha laik, demokratik, sosyal hukuk devletinden uzaklaşarak, otoriter bir şeriat yönetimine doğru sürüklenmektedir.

*doğa ve doğal kaynakların yönetimi tek bir merkezden tüm dünya ve tüm insanlık adına bilinçli bir biçimde yönetilmediği takdirde kısa bir süre sonra dünyada yaşam sona erecektir.

 *örnekleri yaşadığım ülkeden veriyorum ama aslında bizim gibi gelişmekte olan ülkelerle az gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde durum aynıdır.