Siteye yazı gönderme dosyası
KONYADA KUM FIRTINASI
MARMARİS ÇAMUR DERYASI
İSTANBULDA UÇAN ÇATILAR
ANTALYADA BOZULAN SERALAR

Dünya birliğinin değerli okuyucuları…

Diyoruz ki küresel ısınmada kıyamete çeyrek var. Yani 2 derecelik ısınmanın 1,5 derecesi aşıldı. Bu durum iklimleri kökten değiştirecek. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bundan sonra her sıcaklık artışı yangınlara, her yağmur yıkıcı sellere ve su baskınlarına ve her rüzgâr hortumlara fırtınalara neden olabilecektir. Bundan geri dönüş olanağı bulunmasa da mevcut durumu koruyarak felaketleri bu düzeyde tutabiliriz. Aksi takdirde felaketler büyüyerek dünyayı yaşanmaz hale getirecektir.

Bu durumu, orman yangınlarına ve Kastamonu’daki sel felaketinde yok olan yerleşimler ve ölen 80’den fazla insana falan bakmadan son günlerde yaşanan felaketlere bakarak da görebiliriz. Örneğin Kasım 2021 sonları ile Aralık 2021’in ilk günlerinde yaklaşık 10 gün içinde yaşanan olayların en önemli birkaçına bir göz atalım.

Konya’da kum fırtınası: Ülkemizin bir bölümünü etkisi altına alan kuvvetli rüzgar 07 Aralık günü Konya'da da etkili oldu. Rüzgârın etkisiyle ilçe ve çevre yollarda kum fırtınası oluştu. Öğleden sonra şiddetlenen kum fırtınası Konya- Ankara karayolunda zincirleme kazaya neden oldu. Aralarında kamyon ve TIR'ların da bulunduğu 9 araç birbirine girdi. Yaşanan kazada 2 kişi öldü, 8 kişi yaralandı. Yaralılar çevredeki hastanelere nakledilirken, karayolu trafiğe kapatıldı.
 
Konya’da kum fırtınası trafiği felç etti.
Konya neden böyle oldu? Konya ile kum fırtınası ne alaka? Türkiye çöl kuşağında değil, diyeceksiniz. Ama artık Türkiye’yi de çöl kuşağına soktuk. Ormanları yakıp yok ederken, aşırı gübre kullanımı ve vahşi sulama sistemleriyle, toprağı öldürdük, suları bitirdik. Daha 50-60 yıl önce üç beş metre derinlikteki taban suları 200 metre derine çekildi.
Taş ocağı, mermer ocağı maden ocağı diye dağlar vahşice harap edilirken, dinamit patlatmalarında sular daha derinlere kaçmaktadır. Bunu dikkate alan var mı? Taş ve maden ocakları mahkeme kararlarına rağmen çalışmalarını sürdürüyor. Her gün yeni ocak ruhsatları veriliyor. Önlem almak kimsenin aklına gelmezken, gittiği yere kadar gitsin benim iktidarım devam etsin deniliyor.

Marmaris’i çamur bastı: Haber özetini 05 Aralık 2021 tarihli Hürriyet gazeteden aynen alıyorum “Muğla'nın Marmaris ilçesinde dün akşam etkili olan sağanak yağış nedeniyle dereler taştı, selin zararı gün aydınlanınca ortaya çıktı. İçmeler Mahallesi'nde 20 ev, 1 sağlık ocağı ve 1 PTT şubesi, Orhaniye Mahallesi'nde 3 evi su bastı. İçmeler'de sel sularının sürüklediği park halindeki 1 ambulansın da aralarında bulunduğu toplam 14 araçta maddi hasar meydana geldi. Palmiye ağaçları devrildi, enerji nakil hatlarının zarar görmesiyle elektrikler kesildi. Yazın yanan ormanlık alanlardan gelen çamurlu sular nedeniyle 5 sokaktaki yollarda da hasar meydana geldi. Derelerin taşıdığı sel suları nedeniyle deniz kahverengiye döndü. Hisarönü Mahallesi'nde sel sırasında köprü çöktü.”
 
Marmaris’i çamur bastı
Marmaris neden böyle oldu? Neden çamurla doldu? Çünkü ormanları yandı. Şimdi unutulup gitti, hatta 100. Günü dolmadan yüz yıl geride kaldı ama doğa unutmadı. Anında cezasını kesti. Ormanlar olsa toprağı tutacak ve ilçe çamur deryası olmayacaktı. Ormanlar olsa yağışın bir bölümünü tutacak ve su baskınları felaket boyutlarına ulaşmayacaktı.
İstanbul’da çatılar uçtu: İstanbul AFAD Müdürü Yılmaz’ın açıklaması şöyle: “Zaman zaman hızı 100 km'nin üzerine çıkan fırtınayla beraber aralıklarla yer yer kuvvetli sağanak yağmur geçişleri yaşanmıştır. Kuvvetli yağış neticesinde deniz ulaşımında aksaklıklar, enerji hatlarında kesinti, tramvay seferlerinde aksamalar, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde hava koşullarından kaynaklı trafiğin iki yönlü fakat tek şeritten sağlanması şeklinde olmuştur. Aynı zamanda boğazdaki transit gemi geçişleri trafiğe kapatılmıştır. Bazı teleferik hatları da kuvvetli fırtına nedeniyle işletmeye kapatılmıştır. Okullar 1 gün tatil edilmiş, motosiklet ve scooterların kullanılması yasaklanmıştır."" şeklinde konuştu.
 
İstanbul’da çatılar uçtu
AFAD'tın açıklamasına göre: 528 çatı uçtu, 839 ağaç devrildi, 39 araç hasar gördü, 44 trafik ışığı ve yön tabela devrilmesi, 12 istinat duvarı ve yol çökmesi yaşanmıştır. Toplam 1462 olaya müdahale edilmiştir.

İstanbul bu felaketleri neden bu kadar sık yaşıyor? Çünkü ormanlar ortadan kaldırılırken her taraf yapılarla, asfalt ve betonla doldu. Dere yatakları ve deniz doldurularak alan kazanıldı güya, ama doğa kurallarını kendi koyar ve sizin aldıklarınızı geri alır.
Antalya’da seralarda büyük hasar:  Antalya'da şiddetli yağmur ve hızı 130 kilometreye ulaşan fırtına ağaçları devirdi, köprüleri yıktı ve su baskınlarına neden oldu. Yağış en çok metrekareye 206 kilogram ile Döşemealtı'na düştü. Fırtına ve yağıştan zarar gören tarım alanlarında hasar tespitine başlandı. Antalya Ziraat Odası'nın ilk tespitlerine göre 5 ilçede 1500-2000 dönüm arasında tarım alanının zarar gördüğü kaydedildi.
 
Antalya’da seralar harap oldu
Döşemealtı, Serik, Muratpaşa, Kumluca Kemer ilçelerinde çilek, domates seraları zarar gördü. Serik ilçesindeki naylon seraların örtüleri fırtına nedeniyle yırtıldı, seralar yağmur suyuyla doldu.

Yine bu son 10-15 gün içinde Kastamonu İnebolu, Manisa, Tekirdağ ve İzmir’de de su baskınları ve hasara neden olan yağış ve fırtınalara tanık olduk. Yani bundan sonra artık uzun yıllar arayla gördüğümüz ve büyük felaket dediğimiz olaylar bundan sonra hemen her yağmur ve fırtınada çok daha şiddetli felaketler biçiminde karşımıza çıkacaktır.

Dünya birleşerek bunların yönetimini tek merkezden tüm dünya için ortak ve bilimsel biçimde yönetebilirse bu felaketleri burada durdurabilir. Fakat devletlerin yönetiminde bunların önlenmesi olanaksız olduğu gibi, felaket hızla yaklaşacak ve dünyanın sonu gelecektir.

Bu kadar da karamsar olma. Bari küçük bir umut kapısı bırak diyen dostlarıma soruyorum. Elbette ki ben de umutlu olmak isterim ama dört ay önce yanan ormanlar, bu gün kimin hatırında. Şu anda tek gündem dolar… Çünkü bir ayda 8 liradan 13 liraya çıkmış, zamlar ve hayat pahalılığı almış başını gitmiş, ekmek fiyatları bile ikiye katlanmış, yılbaşında 380 dolar olan asgari ücret 210 dolara düşmüş, kim düşünür doğayı kim düşünür ormanı?
    
Bu gün dünyada bağımsız ulus devletlerin bağımsızlığı kendi vatandaşlarına istediği her şeyi dayatma, soyup küresel sermayeye aktarma, kalanı yandaşlarıyla paylaşma bağımsızlığıdır. Yani aslında küresel sermaye açısından dünya birleşmiş bir bütün olup bağımsız ulus devletlerin bağımsızlığına küresel sermaye ayar vermektedir.
Bu ayarın ana hattı ise yönetimlerin otoriterleştirilerek gücün tek merkezde, tek elde toplanması şeklindedir. O tek otoritenin ana hedefi ise iktidarını korumak için ne gerekiyorsa onu yapmaktır. Dünya, doğa, iklim umurunda bile değildir.

*Sonuç olarak, dünya bu güne dek vahşi kapitalizm, vahşi komünizm, vahşi faşizm ve tüm devlet yönetimleri tarafından sonu hiç gelmeyecekmiş gibi vahşice tüketildi ve bitme noktasına getirildi.
*Bu durumun doğal sonucu olarak, küresel ısınma 1,5 derece artmış olup 2 derecelik bir artışın dünyada yaşamı bitirme noktasına getireceği hesaplanmaktadır. Yani kıyamete çeyrek kalmıştır.
*Küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri hemen her iklim olayını felakete dönüştürmeye başlamıştır.
*Kastamonu Bozkurt ilçesini yıkıp 80’den fazla insanın ölümüne neden olan sel felaketinin artçı sarsıntıları bugün Türkiye’nin her tarafında devam etmekte olup Konya’da kum fırtınası, Marmaris’in çamurla kaplanması, İstanbul’da çatıların uçması, Antalya’da seraların harap olması bu durumun açık bir kanıtıdır.
*Örnekleri yaşadığım ülke Türkiye üzerinden vermem bunların Türkiye’ye özgü olduğu anlamında değildir. Tüm ulus devletlerde hatta ABD’de bile doğa vahşice yok edilmektedir.
*Bunun ve dünyadaki tüm sorunların tek çözümü, dünyanın parça parça değil, bir bütün olarak ele alınıp tek merkezden yönetilmesidir.