Değerli dostlar…

Biliyorsunuz Temmuz 2021 sonlarında başlayan orman yangınları, pek çok noktada Ağustos ayı boyunca da devam etti. Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sisteminin (EFFIS) verilerine göre 28 Temmuz 12 Ağustos tarihleri arasındaki 15 gün içinde sadece Muğla ve Antalya’da yanan orman alanı 124 bin hektar.

Biliyorum şimdi pek çoğunuz burada orman yangını sözcüğünü görünce “ Orman yangınıyla ilgili yazılar kabak tadı verdi, artık bunlar geçmişte kaldı” diye, yazıyı okumaktan vazgeçeceksiniz. Yani kanıksadınız ya; ben de işte tam buna değineceğim. Kanıksamaya.

Kanıksadınız ve pek çok rakam duydunuz, ama 124 bin rakamın ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Türkiye’de yıllık ortalama (2008-2020 arası) 20 bin hektar ormanlık alan yanarken bu sene 15 gün içinde sadece Muğla ve Antalya’da geçen yıllar ortalamasının altı katından fazla orman yanmıştır. Yani tüm Türkiye’de altı yılda yanan miktardan fazladır. 2021’in ilk sekiz ayında yanan miktar ise 177 bin hektar olup geçen yıllar ortalamasına göre %755’lik bir artışı göstermektedir.

Bu rakamlar felaket derecesinde büyük rakamlardır ve olayın geçtiği günlerde eleştiriler, mazeretler, verilen sözler, yani ortalık toz dumandı. Fakat daha üzerinden iki ay geçmeden şu anda unutulup gitti. Sanki bu yangınlar, yüz sene öncesinin tarihsel olaylarından birisiymiş gibi kanıksadı.

Çünkü Türkiye’de büyük veya küçük her gün pek çok olay oluyor. Avustralya’da on senede olabilecek olumsuz olayların toplamından fazlası bizde bir günde oluyor. Onun için insanlar buna alışmış artık umursamıyor. Ya da olayın olduğu gün bir tepki gösterse bile, kısa sürede etkisi kayboluyor. Olumsuzluklar hiç bitip tükenmediği için kanıksanıyor. Ülke çok büyük olumsuzlukları (Soma’da 301 madencinin ölmesi, hızlı tren faciaları, Ankara Garı felaketi gibi) yolsuzluk ve haksızlıkları, çok kısa aralıklarla yaşayınca insanlar kanıksıyor. Kanıksandıktan sonra da en büyük felaketler bile yüz yıl önce yaşanmış sıradan olağan tarih olayları durumuna geliyor.

Kanıksama siyasi partilerde de aynı etkiyi gösteriyor. Yani muhalefet partileri de halkın bu durumundan daha farklı bir tepki göstermiyor ve günlük it dalaşı ya da yenge çekişi tipinde bir politika izliyor. İktidarı yanıtlayan bir telesekreter gibi çalışıyor.

Fakat ben, ameliyatım nedeniyle iki ay ara verdiğim sürece, kaldığı yerden devam etmek ve dünya devletler sisteminin doğayı ve insanı korumada ne denli yetersiz olduğunu göstermek istiyorum. İktidar ve muhalefet çoktan unuttu ama ben unutmadım ve sorgulayacağım.

*Ormanlar neden yandı? THK nasıl dışlandı?

*Dere yataklarındaki evlerinde insanlar neden boğuldu?

*Bu olaylar Japonya’da yaşansa ne kadar yönetici intihar ederdi?

*Yönetenler bu olaylarda yaşanan günahlarını nasıl sevaba çevirmeye başladı?