Değerli dostlar: Televizyon haberleri, haber programları ve yazarların köşe yazılarında orman yangınlarıyla ilgili sayısız haberleri hep birlikte izliyoruz.
Sağduyulu veya tarafsız gözlemcilerle muhalefet olayın birinci derecede sorumlusu olarak devleti gösteriliyor. Bana göre de devlet, yani iktidar birinci derecede sorumlu, hatta sorumluluğun ötesinde suçludur. Çünkü böyle bir felaket ilk kez yaşanmamış, önlem ve çözümler ilk kez ele alınmamış, nelerin ve nasıl yapılması gerektiği yıllar önceden açık ve net olarak bilinmektedir. Ama iktidar bunların tam tersini yapmıştır. Gerçi bu kez yangınlarda, öncekilerden çok farklı bir durum söz konusu olsa bile, normal koşullarda her yıl olan yangınlar için de alınan önlemler, hiç alınmamış denilecek derecede yetersizdir.
Bundan önce yayınlanan 2008 Ağustosuna ait yazılarım bunların kanıtıdır. Hatta 2003 yılında Orman Bakanı Osman Pepe ile yapılan söyleşide, sorunun çözümünde en etkin aracın uçaklarla havadan müdahale olduğu ve yangın filomuzun kısa sürede geliştirileceği söylenmiş, fakat sözler yerine getirilmemiştir.
Yani iktidar açıktan açığa “Ben ormanların korunmasına karşıyım” diyemese de, yapılan her şey ormanların korunmasına karşı olduğuna kanıt gibidir, diye düşünüyorum. Nasıl kanıt gibidir?
1)Ormanın var ve her sene yangınlar artarak devam ediyorsa neden her yangından sonra söz verdiğin uçakları almadın? Elindeki uçakların bakımını neden yaptırmadın? Üstelik uçak alımı ve bakımı, hükümetin lüks ve israfı, üç beş yerden katmerli bürokrat maaşları yanında çerez parası sayılacak kadar ucuz iken neden uçak almadın? Ya da her felaketten sonra verdiğin İBAN numaralarından birini de uçak alımı için niye vermedin? Ormanları korumak isteyen bir insan böyle bir durumda nasıl duyarsız kalabilir?
2)Türk Hava Kurumunun uçaklarını niye devreden çıkardın ve niye çürümeye terk ettin. Ormanın var. Yangınlar çıkıyor. Uçak almıyorsun. Öyleyse elindeki uçakları neden değerlendirmeyip çürümeye terk ediyorsun. Türk Hava Kurumu ile niye uğraşıyor, yok etmeye çalışıyorsun? Türk hava kurumunun Türk ismi mi rahatsız ediyor seni. 100 litre su eksik alıyor diye ihale dışı bırakmak nasıl bir şeytani planlamadır? Ormanlarını korumak isteyen bir insan böyle yapar mı?
3)Diyelim ki uçak almadın ve Türk Hava Kurumuna gıcıksın. İşimi kiralık uçaklarla göreceğim diyorsun. Çünkü bakan olmuşsun, ormanları korumak görevin. 780 000 kilometre kare alanda ormanlarımızı, kiralık üç uçakla mı koruyacaksın? Üstelik Türkiye’nin coğrafi koşullarına uymayan, Rusya düzlükleri için üretilmiş, Torosların vadilerine giremeyen üç uçak ve coğrafyayı tanımayan Rus pilotlarla mı koruyacaksın ormanları. Türkiye’nin yedide birinden daha küçük olan Yunanistan’da 30’dan fazla uçak varken, üç uçakla tüm Türkiye ormanlarının korunamayacağını bilmiyor musun?
4)Yangınlar büyümüş, Antalya’dan Isparta’ya tüm Torosları, yerleşim alanlarını, Muğla’nın tüm turistik alanlarını kaplamış. Önceden hiçbir tedbir almamışsın, elinden bir şey gelmiyor. Dışarıdan yardım da istemiyorsun. Yahu ülke çayır çayır yanıyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias yangından bir gün sonra 29 Temmuz günü Dışişleri bakanını arayarak yardım teklif ediyor, bakanımız teşekkür etmekle yetiniyor. AB’den yardım isteyebilir ama onu da istemiyor. Fakat bakıyor ki dağ taş köy kasaba yanıyor ve üç uçak hiçbir işe yaramıyor, beş gün sonra AB’den yardım istiyor. AB Türk Hava Kurumunun uçaklarının aynısından üç uçak gönderiyor. İstenirse daha fazla gönderebileceğini söylüyor. Ama istemiyoruz. Hatta vatandaş çalıyla, su şişesiyle yangın söndürürken Bakanımız belli bir tonajın altında yardım teklifini de kabul etmeyeceğimizi söylüyor. Vatandaşlar dünyaya yardım çağrısı yapıyor.
5)Devlet, ayyuka çıkmış yolsuzlukları, biz ve ötekiler siyasetiyle vatandaşları ayırıp yandaş kayırmaları, yargının, yasamanın vesayet altına alınması, işsizlik ve ekonomik alanlardaki görüntümüzün itibar kaybettirdiğini hiç dikkate almadan, bir felaket anında yardım istemenin itibar kaybı olacağını ileri sürerek yardım istememiştir. 5. Gün AB’den yardım istenmiş ama üç uçakla sınırlı kalmıştır. Bunun üzerine sivil toplum örgütlerinin yardım çağrılarına Türkiye’nin itibarını zedelediği gerekçesiyle şiddetle karşı çıkarak devlet olarak geniş çaplı yardım taleplerinde bulunmuş ve bir anda orman bakanlığının kiralık üç uçağı yerine 20’den fazla uçak sağlanmış ve yangınların başladığı ilk günlerde ciddiye almayan devlet, bir hafta sonra orman yangınlarının söndürülmesi için tomalar dahil tüm gücüyle seferber olmuştur. Ama bir hafta süreyle çok büyük orman alanları yandığı gibi çok geniş alanlara dağılan yangınları kontrol altına almak da artık çok zorlaşmıştır.
6)Sonuç olarak devlet, ormanların yangından korunması için gerekli önlemleri almadığı gibi mevcut önlemleri devre dışı bırakmış ve yanan iller muhalefet belediyelerinin yönetiminde olduğundan mıdır bilemiyorum, ama yangına ilk müdahalede isteksiz davranmış olup bu durum eleştirilince de eleştirenler hain ilan edilmiştir. Neden böyle düşünüyorum, çünkü yangın başladığı anda peşin hükümlere dayalı sabotajcılar, arkasından muhalefet belediyelerine suçlamalar, muhalif belediyelerin afet yönetimine alınmaması gibi siyasi ve ideolojik düşüncelerle olası bir erken seçimde karşıya oy kaymasını önlemek amaçlı biz ve onlar ayrımı kemikleştirilmeye çalışıldı. Muhalif basın yayına, sansür ve saldırıya sessiz kalındı. Yangınlardan nasıl bir seçim malzemesi çıkar yönünde araştırmalar başladı.
Şimdi tüm bu saydıklarımdan nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz? “Orman Bakanı olarak ben ormanlarımızın korunmasını istiyorum, yanıp yok olmasına karşıyım” anlamını mı; yoksa “Ben Türkiye ormanlarının korunmasını değil, yanıp yok olmasını istiyorum” anlamını mı çıkarıyorsunuz? Ya da başka anlamlar çıkarılabilir mi?
Değerli dostlar, ormanlar sadece ülkelerin değil, aynı zamanda dünyanın akciğerleridir. Asıl büyük hata dünyanın akciğerlerinin, ülkelerin kısır çekişmelerine malzeme edilmesidir. Orman, çevre, hava, su ve toprak kirlenmesi gibi tüm dünya ve insanlığı ilgilendiren konuların devletlerin yönetiminden alınarak birleşik bir dünya yönetiminin denetimine verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gelecek yazım: yeniden ağaçlandırmaya karşıyım.